Turan Türker Kimdir?
2010 Juri Özel Ödülü - Banu Doğan
GÜNEŞİN DİLİ, DİLİN GÜNEŞİ TÜRKÇE
Tarih, ülkelerinin kaderini değiştirmiş, kitleleri peşinden sürüklemiş, bir çağı kapatıp yeni bir çağ açmış, başarılı ya da başarısız olmuş liderlerin ortaya çıkardığı gerçek öykülerin bir bütünüdür. Bu öykülerin ana fikirleri aynı zamanda ülkelerin kaderini de belirler. Aslında ülkelerin geçmişi de, geleceği de liderlerinin şahsında şekillenir. Liderlerin başarı seviyesi ülkelerin basan seviyesi oluverir. Bir bakarsınız ağızdan çıkmış bir söz savaşlar kaybettirir, ufak bir hata her şeyi silip süpürebilir, ya da öngörüsüz bir lider ülkesini de kendisiyle birlikte ölümlü yapabilir.
Dünya tarihini şekillendiren, ülkelerin ve insanların kaderini değiştiren bu liderlerin karakterleri şüphesiz özeldir, farklıdır diğer insanlardan. Hatta liderler başarısız bile olsalar mutlaka bir farkları vardır. Lider olmanın belirleyici özellikleri dışında, ya çok başarılı bir komutandırlar, ya etkileyici, kültürlü, bilgili ve çok zekidirler, ya da geleceği tahmin edebilme, yenilikleri bu tahminlere göre düzenleyebilme yetenekleri vardır. Bu özelliklerden birini bünyesinde taşıyan onlarca başarılı liderden bahsedebilirsiniz. İkisini taşıyan, ya da üçünü taşıyan bir lider aradığınızda, vereceğiniz örnek sayısı gittikçe azalacaktır. Ancak hem her türlü savaşta yenilgi yüzü görmemiş bir komutan olup dünyanın en barışçıl lideri olan, hem paramparça olmuş bir imparatorluktan ölümsüz bir cumhuriyet rejimi yaratabilen, hem kökleri unutturulmuş, benliğini kaybetmiş ve hatta yok olmuş bir milleti yeniden şahlandırıp yeniden millet yapan, hem zeki, hem de geleceği çok isabetli bir şekilde tahmin edebilen ve hem de rejim değişikliğini ölümsüz devrimlerle taçlandırabilen ve bu devrimleri tepeden inme değil de milletiyle el ele verip yapabilen bir tek lider vardır: Mustafa Kemal Atatürk...
Atatürk'ün, tüm hayatı boyunca yaptığı her işin, attığı her adımın çok büyük bir önemi ve anlamı vardı. Yıllarca süren savaşlardan tüm yokluklara ve tüm yoksunluklara rağmen onurlu bir mücadele ile ve alnının akıyla çıkmış bir milleti yeni baştan yaratmak, yeni bir tarih anlayışı, eğitim sistemi, kültür dengesi, yeni bir anlayış, yeni bir alfabe ve yepyeni bir dille taçlandırmak ancak Atatürk'ün başarabileceği bir işti. Ve Atatürk dünyanın en büyük lideri olarak adını tarihe altın harflerle yazdırmış, her alanda başarılı olmuş ve tanrıya şükürler olsun ki Türk'ü yeniden Türk yapmıştı.
Türk'ü yeniden Türk yapmak, bir milleti yeniden şahlandırmak, yalnızca cephelerde kazanılan bir savaşla olmayacaktı şüphesiz. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ölümsüz olmalıydı ve Atatürk her şeyi planlamıştı. Çağdaş dünyaya yeni kazandırılan genç Türkiye, her alanda başarıdan başarıya koşmalıydı. Dünya ile boy ölçüşmeliydi. İmkansızı gerçek yapan bu millet, az zaman içinde büyük işler başarmalıydı. Eğitimde, kültürde, bilimde, sosyal hayatta, hukukta, siyasette, sanatta ve her alanda basan için tüm yenilikleri bir arada tutacak bir harca ihtiyacımız vardı. Bunları gerçekleştirebilmek için yüreğimizin bir tek dili olmalıydı ve işte o dil bizi birleştiren, kenetleyen harcımız olacaktı. Arapça harflerden kurtulup kendi özüne dönecek, bizi birbirimize bağlayacaktı. Okuma yazma seviyemiz çağdaş seviyeye ulaşacak, milletimiz kendini yeniden bulacak ve dilimiz nesiller boyu gelişerek bizi hafıza kaybından, dünyadan bihaber yaşayışımızdan, kendimizden bihaber yaşayışımızdan kurtaracaktı. İşte Atatürk dile bu yüzden önem vermişti. En güzel mirası da güzel dilimiz, Türkçe olacaktı.
Atatürk, maddi hayatından giderken, bize ışıklı bir yol bıraktı, adı cumhuriyet... Bize bir kullanma kılavuzu bıraktı, adı Nutuk... Bize, zor zamanlarımız için bir rehber bıraktı, adı Gençliğe Hitabe... Sahip olmamız, korumamız, geliştirmemiz ve ölümsüzlüğüne güç katmamız gereken bu mirasları Türkçe olmadan, anadilimiz olmadan bırakın korumayı, anlayamayacaktık bile belki de. İşte Atatürk dile bu yüzden önem verdi. Hem O'nu, hem devrimlerini, hem o onurlu mücadeleyi özümseyelim anlayalım, yaşayalım ve yaşatalım diye önem verdi.
Bugün Atatürk'ün adını ağzından düşürmeyenlerin O'nu gerçekten anladığından şüphe etsek de, Atatürk birbirimizi anlayalım diye dile önem vermişti. O, şimdi hayatta olsaydı, şimdi etrafımızda bize Lozan'ı sildirmeyi amaçlayan, bizi etnik kimliklere bölen, bir takım batı hayalleriyle onurumuzdan ödün verdiren çılgınlar ordusu olmayacaktı. Kimsenin dile getiremediğini, söyleyemediğini, korktuğunu, çekindiğini biz söyleyelim. Bizi bir takım uluslararası birliklere dahil etmek için başka dillerde yayın yapmaya, eğitimin dilini değiştirmeye kalkanlar çağdaşlık adı altında bir takım dayatmalara boyun eğenler suçludur. Ülkemizin doğusunda yaşayıp, orada yaşadığı için Türkçe bilmeyenler suçlu değil, oraları eğitimsiz, fakir bırakanlar suçludur. Oradaki kandırılmış insanlar değil, onları kandıranlar, kültürümüz, benliğimiz ve her şeyimizle birlikte dilimizi yaralayanlar, güneşimizi söndürmeye çalışanlar suçludur. Başka dillerde yayın ve eğitim bizim için, zamanında topraklarımızı işgal etmiş kirli ayaklardan daha zararlıdır ve bunu göremeyenler suçludur. Bugün, dilimize yabancı sözcükleri yapıştırmaya çalışanlar, dilimizi gerektiği gibi kullanmayan, onu yaralayan cahiller suçludur. Atatürk de bunun böyle olacağını biliyordu. İşte zor zamanlarımız için bize bıraktığı rehber, Gençliğe Hitabe bugün için bırakılmıştı. Bugün bu rehberi duvara değil, halatlarla yüreğimize bağlamak zamanıdır. Bu ahval ve şerait içinde dahi vazifemiz Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir ki bunu gerçekleştirmek için gereken şey her şeyden önce, ilk, en başta dilimize sahip çıkmaktır.
Bir insan bedeni olarak düşünün bir milleti. Değil ağır hastalıklar, bir tırnağımız bile kırılsa canımız yanarken dil devrimini bu bedenin kalbi olarak düşünün. Dil, bu bedeni canlı tutacak en önemli organdı işte. Dil hem bedene kan pompalayan kalp, hem sevdalara ev sahibi yürekti bizim için. Atatürk bir yüreğimiz, kalbimiz olsun diye dile önem verdi.
Beden dedik adına dilin ama aklınıza hastalık durumlarında başvurulacak tıbbi çözümler, organ nakli ya da damar açıcı ameliyatlar falan gelmesin. Bu beden, dışarıdan müdahalelere kapalı olmak durumundadır. Zira uygun bir müdahale ya da yerine uyumlu bir organ bulamazsınız değiştirmek isteseniz. Çünkü tektir, bir tektir bu millet. Ve bu tekliğini ilelebet devam ettirecektir. Bir bedene elbette dışarıdan mikroplar, virüsler, zararlı bakteriler girmek isteyebilir. Onların işi bu. Ama biz rehberimizi Atatürk bildikçe, arkası yarınlarla dolu batı hayallerine düşüp kendi değerimizi hiçe sayıp, Türklüğümüzden ödün vermedikçe, birbirimize olan saygı ve inancımızı kaybetmedikçe ve dilimize sahip çıktıkça bu beden sağlıklı olacak ve kuvvetli bağışıklık sistemimizi hiçbir mikrop çökertemeyecektir.
Adres : Güniz Sok. No:14/11 Kavaklıdere - Ankara E-posta: tst@ada.net.tr