Turan Türker Kimdir?

2017 Yılı Birincilik Ödülü - Elif Nur Demir

Konu:   MEHMET ÂKİF ERSOY VE DİLİMİZ

 

Ulusların can damarı olan dil, insan topluluklarının yaşamı sorgulamalarının, karşılaştıkları her türlü olgudan çıkardıkları sonuçların, fikirsel çabalarının ve duygusal yaşamlarının söze ve yazıya aktarılmış halidir.

 

Dil, geniş bir kitlenin ‘ulus’ adı altında bir araya gelmesini sağlayan en önemli unsurdur. Bir ulusun değerlerinin oluşmasında, uzun süreçler ve fikirsel dönüşümler sonucu ortaya çıkan bu değerlerin aktarım sürecinde ve yaşamın süreğenliğinde en önemli araç, dildir. Dil, çoğu zaman soyut bir varlık gibi algılansa da, canlılığını yitirmeyen ve asla yitirmeyecek olan bir olgudur. Dil, işleniş olarak son derece somutlaştırılmıştır ve dünya üzerinde fikir üretme, ifade etme gibi kavramlar olduğu sürece yaşamaya ve gelişmeye devam edecektir. Bu, genel olarak insan ırkının, özel olarak da ulusların yaşayışı ve devamlılığı için elzemdir. Kültürel öğelerin, gelenek ve göreneklerin kuşaklar boyu aktarımını sağlayan en önemli araç, yine hiç kuşkusuz ki dildir.

 

Peki, dilin ilerleyişi neye bağlıdır? Bu soruya verilecek en net yanıt, ulusların ‘ulus’ olma bilincidir. Bu bilinçle donanan bireylerden sağlıklı fikirler üreten, ilerlemeye ve gelişime odaklanan bir ulus meydana gelir ve donanımlı bir ulusun dile vereceği değer de tartışılmazdır. Dil, işlenmeye ve gelişmeye açıktır.

 

Dilin işlenmesi edebiyatla gerçekleşir. Edebiyatın yapı taşı dildir. Konuşulan dilin, belirli bir ahenkle işlenmesi sonucu, karşımıza düz yazı ya da şiir çıkar. Dil olgusunu parmaklarının arasına alıp işleyenler ve bu kültürel zenginliği ortaya koyanlar ise şairler ve yazarlardır.

 

Büyük bir çaba ve yetenek gerektiren bu işi, Türk dilinde en iyi gerçekleştirenlerden biri, fikir dünyamızın da ön saflarında yer tutmayı başaran Millî Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’dur. Şahsına münhasır saygın kişiliğiyle ve vatanseverliğiyle ön plana çıkan Mehmet Âkif Ersoy, Türk edebiyatının saygıyla anılan isimlerindendir.

 

Mehmet Âkif’in şiirle olan münasebeti, lise yıllarına dayanmaktadır. Baytar Mektebi’nin son dönemlerinde bu yeteneği doğrultusunda çaba sarf eden Mehmet Âkif, Türkçeye ve aruza yeni bir soluk getirmeyi başarmıştır.

 

Aruzu ve edebî sanatları çok büyük bir titizlikle ele alan Mehmet Âkif’in edebî hüneri ve dile olan tutkusu tartışılmazdır. Mehmet Âkif Ersoy, dil kullanımında son derece hassas bir edebiyatçıdır. Öyle ki, kaleme aldığı pek çok eseri kendi içine sindiremeyip gündeme getirmemesi ve yayımlamaması onun ince eleyip sık dokuyan yapısına ve titiz kişiliğine bir delildir. Bu, Mehmet Âkif’in yakalamak istediği mükemmeliyetin, dile verdiği önemin ve Türk diline gösterdiği saygının en büyük örneklerinden biridir. Dili kullanmada sergilediği detaycı tavır, Mehmet Âkif’in Türkçeye duyduğu tutkuya dair bir özet niteliğindedir.

 

Tüm bu titiz dil kullanımının içinde bir yalınlık görürüz Mehmet Âkif Ersoy’un eserlerinde. Onun eserleri, dilin doğal bir biçimde kullanımının en güzel örnekleridir. Bir edebiyatçının dili aynı anda hem yoğun hem de yalın kullanabileceğine onunla şahit oluruz.

 

Mehmet Âkif’teki en büyük gaye, ‘kendi’ olabilmektir. Bu yüzden, özgünlüğünü korumak, kendi dilini ve üslûbunu bozmamak için fazla sayıda eser okumadığı da bilinir. Mehmet Âkif, edebiyatı, hayatının odak noktalarından biri olarak görmektedir. ‘Kendi olma’ kaygısıyla taklitçiliğin karşısında şiddetle duran saygın bir edebiyatçıdır. Bu durum, Mehmet Âkif’in yaşam boyu sergilediği keskin ve ciddi bir duruştur.

 

Manevî değerlere ve geleneklere karşı saygılı bir yaklaşımı vardır Mehmet Âkif Ersoy’un. Dil mefhumu da onun nezdinde bu derece saygın ve kutsaldır. Dil kullanımında yerlidir ve Türk diline taş atanlara, Türk dilini hor görenlere, başka milletlerin dillerine ait sözcükleri sıkça kullananlara karşı şiddetli bir tepki duyar. Edebiyatın, insanlar için bir gıda olduğu kanaatindedir. O; yaşamı sanatla, sanatı da yaşamla birleştirmiştir. Hayata dair her şey onun süzgecinden ve derin kavrayışından geçerek onun kalemiyle buluşmuştur.

 

Mehmet Âkif, söylemlerinde içten ve sakindir; neşrettiği Türkçe ile anlaşılırdır. Dil kullanımında milliyetçiliği ile ön plandadır. Mehmet Âkif, vatanseverliği ile Türk dilinin meşalesini yıllar boyu elinde taşımıştır.

 

O, okurlarına akıcı bir dil ile seslenen ve dilimizi üst seviyelere çıkaran ediplerimizin başında gelir. Onun çağdaşı olan tüm yazarlar, Mehmet Âkif Ersoy’un ustalığını kabullenerek onu takdir etme yoluna gitmişlerdir.

 

Mehmet Âkif, Türk dilinin farklı zamanlardaki ve farklı yerlerdeki kullanımlarına dair geniş bir bilgi birikimine sahiptir. Ne Tanzimat Dönemi Türkçesi ne de Servet-i Fünûn Dönemi Türkçesi onun bilgi dağarcığının dışındadır. O, hem medreselerde ve tekkelerde konuşulan Türkçeye hem evde ve sokakta konuşulan Türkçeye hâkimdir. Tüm bu zamanların ve mekânların konuşma ve yazı dilleri Mehmet Âkif tarafından bilinmektedir. Millî Şairimizin belleğindeki bu bilgi deryası, onun sahip olduğu zekâya ve yeteneğe açık bir kanıttır. Mehmet Âkif’in dil muhtevasında, içtenlik ve doğallık bulunmaktadır. Tesirli olmasının sırrı içtenliğindedir. O, aynı zamanda mizah sahibi bir edebiyatçıdır. Sahip olduğu mizah anlayışıyla, dilinde eleştirel bir yaklaşım ortaya koymaktadır.

 

Mizah ve tenkit, Mehmet Âkif Ersoy’da karşımıza çıkan mefhumlardır ve onun mizahî tarafı, okuyucuda edebî bir haz yaşatır. Okuyucuyu harekete geçiren kıvrak bir dile sahiptir Mehmet Âkif Ersoy. Bu, onun, halkla hem içten hem estetik bir temas kurabilmesini sağlayan bir başka özelliğidir. Mehmet Âkif, kısa, öz, anlaşılır cümleler kullanarak dinamik bir üslûp oluşturmayı başarmıştır. Bundan dolayı, Mehmet Âkif’in eserlerinde monotonluğa yer yoktur. Mehmet Âkif, sözcüklerle dans ederken, dilimizin zenginliğinden ustaca yararlanarak sözcüklerin ikinci anlamlarını kullanmaktan da geri durmamıştır.

 

Mehmet Âkif Ersoy’un kullandığı sözcüklerde onun edebî zekâsına tanıklık etmiş oluruz. O, Türkçeyi parmaklarının arasına alıp işlerken tekrire sıkça başvurmuştur. Mehmet Âkif, bu yöntemi kullanarak, bahsi geçen fikirlerin akılda kalmasında etkin bir yol izlemiştir. Bu özelliği sayesinde, okuyucunun dikkâtini istediği noktada toplamayı daima başarmıştır.

 

Yeni edebiyata geçiş sürecinde Mehmet Âkif’in üstlendiği rol tartışılmazdır. Mehmet Âkif, edebiyatı her şeyden önce toplumsal bir fayda aracı olarak görmüştür ve sosyal konulardaki görüşlerini dilimizi işleyerek dile getirmiştir. O, sosyal alandaki etkin fikirlerini aktarırken Türk dili ile ilgili görüşlerini beyan etmekten de kaçınmamıştır.

 

Mehmet Âkif, Türkçeye bir ‘dil uzmanı’ edasıyla değil, millî ve toplumsal konulara duyarlı bir aydın sorumluluğuyla yaklaşmıştır. << Biraz değişmeli artık bu eski zihniyet, lisâna hiç yenilik sokmayın! >> deyişi, Mehmet Âkif’in duru ve millî bir kimlikle bürülü dil anlayışının göstergesidir. Onun parlak fikir dünyası, dilin yapmacıklıktan uzak durmasında ısrarcıdır.

 

Mehmet Âkif Ersoy, dilimizi halkın dili olarak yoğurur ve şekillendirir. Onun yazılarında, bilinen halk deyişlerinin ötesinde dikkât çeken bir diğer unsur da, edebiyat dünyasında genel itibariyle dile getirilmeyen, ancak halkın dilinde varlığını koruyan sözcüklerin yer almasıdır. Mehmet Âkif, Türkçe sözcüklere ve halk tarafından kullanılan kalıplara çağdaşı olan diğer ediplerden çok daha fazla yer veren bir edebiyatçıdır. Diğer pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da diğer ediplerin önünde yer almaktadır. Anlaşılır bir dil kullanmasının temel nedeni, halkla içten ve güçlü bir iletişim kurmaktır. Onun çok okunmasının gizi buradadır. Mehmet Âkif, anlamı güçlendiren, ifadeyi hareketlendirip okuyucuyu daha hararetli kılan, kısa, kalıplaşmış sözlere ve dualara da yer vermiştir. Safahat’ta bunun gibi birkaç dua ifadesi vardır: << Ya sen, zebani kıyafetli, gulyabani paşa! İlahi yumru başın bir geleydi sivri taşa! >> Mehmet Âkif, yapıtlarında, konuşma dilindeki Türkçeyi bütün kıvraklığı ve uyumuyla yazıya aktarmış, dilde yalınlaşma fikrini teorik olmaktan çıkarıp eserleriyle somutlaştırmıştır. Halkla bütünleşmiş, hayalden uzak ve sahici bir anlatımı benimsemiştir. Türkçenin deyim zenginliğinden yararlanmış, içtenlikle yazdığı dizeleri ile Türkçenin gelişip ilerlemesine katkıda bulunmuştur. Sanatı millete hizmet yolunda kullanan ve ‘Vatan Şairi’ olarak nam salmış bu büyük şairden de beklenen budur. ‘Millî Şair’ olarak anılmasında, İstiklâl Marşı’nın yazarı olmasının yanı sıra bu özelliği de pay sahibidir. Onun Türkçeyi kullanmadaki ustalığı, İstiklâl Marşı’nda çok daha belirgindir.

 

Mehmet Âkif, dilin tüm olanaklarını kullanarak Türkçeye yeni bir bakış açısı getirmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ ün önderliğinde başlatılan egemenlik mücadelesi, onun büyük edebî yeteneğiyle; canlı, diri ve vatansever ruhuyla daha da hız kazanmıştır.

 

Millî Şairimizin bize armağan ettiği İstiklâl Marşı, bizi birlikte kılan, varoluşumuzu simgeleyen, bağımsızlığımızı ve bu topraklar üzerindeki egemenliğimizi taçlandıran en önemli millî belgemizdir. Dilimizin tüm inceliklerini görebileceğimiz, her yurttaşımızın baş tacı olan Millî Marşımız bizimdir, hepimizindir. Güçlü ve etkili bir Türkçe kullanımının örneği olan İstiklâl Marşı, Mehmet Âkif Ersoy’un bize bıraktığı en değerli mirastır.

 

Yaşadığımız müddetçe yaşatacağımız ve tüm benliğimizle hep bir ağızdan haykıracağımız İstiklâl Marşı, millî ruhumuza kattığı anlamın yanı sıra, Millî Şairimizin Türk dilini kullanmada sergilediği sanatkârlık bakımından da bir o kadar anlamlıdır. Böylesi güçlü mısralar ancak onun gibi yetenekli bir şairin elinden çıkabilir.

 

<< Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı! >> dizesi, yüksek duyguların ve kutsal değerlerin doğal bir dille nasıl anlatılabileceğine dair mükemmel bir örnektir. Bir şiir dizesi ancak bu derece konuşurmuşçasına ortaya konabilir. Mehmet Âkif Ersoy’un hayranlık uyandıran yönlerinden biri de budur. Onun kullandığı dilin gücü bu tür vurgularda gizlidir.

 

Dilimiz, tüm zenginliğiyle, tüm detaylarıyla ve yüz yılların getirdiği bütün birikimiyle, ulusumuz için çok büyük ve değerli bir hazinedir. Türk dilinin maharetle kullanıldığı edebî hazinelerin içinde Mehmet Akif Ersoy’un eserlerinin bambaşka bir yeri vardır.

 

Söz söyleme, fikir beyan edebilme ve dili kullanma gücü Mehmet Âkif’te vücut bulmuştur. Duyarlı olmak, fikir adamı olabilmek ve fikir aşılayabilmek, özel insanlara mahsustur ve Milli Şairimiz, toplumun içindeki bu özel insanlardan biri olmuştur.

 

Mehmet Âkif Ersoy’un, Türkçeyi kullanmada sergilediği ustalıkla ve taşıdığı örnek kişilikle edebiyatımızda silinmez bir yeri vardır. İstiklâl Marşı’nı şiirlerini topladığı eser olan Safahat’a koymama nedenini açıklarken, << Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm. >> deyişi, doğallığına ve mütevazı kişiliğine emsal teşkil ederken bizim ona olan saygımızı da kat be kat artırmaktadır. Vatan Şairi Mehmet Âkif Ersoy, meydana getirdiği eserlerle gelecek nesillerin de örnek alacağı bir ediptir ve edebiyatımızdaki emsalsiz yeri her daim var olacaktır.


 

 

 

Turan Türker Kimdir? | Turan Türker Yazı Yarışması | Haberler | Anasayfa

Adres : Güniz Sok. No:14/11 Kavaklıdere - Ankara E-posta: tst@ada.net.tr